Gece gözlerini yavaştan kapattı,
Bir yıldız aydınlığına hasret kaldı geçmişim...
Adı neydi
Ya da önemli miydi?
Düşünmedim bile;
Duygusuzluğun içinde bunalmaktansa,
En acımasız acıya umutsuzca katlanmak yeğdi...
Islak şehirlerin küfle karışık toprak kokusu birikirdi ellerime.
Ben;
Rahmime düşen candan feragat ettiğimi hatırladığım her gün
Yeniden ölürdüm...
Adını bilmediğin mevsimlerde
Azaba bulanmış kelimelerle büyüttüm
Göğsümden emzirdiğim gözleri.
Terkedilmiş oyun parklarının
Sinirleri bozan sessizliğinde aradım yitirdiklerimin
Çocuk gülüşlerini...
Soluksuz kaldığım günlerde
Sevmesem de bir martı kanadına bağladım özlemlerimi...
Sen bilmezsin;
Bu şehirde güvercinler yitik.
Kaç zaman geçti üzerinden bilmem
Sırtıma yüklediğim yirmidokuz harfin yirmisekizi eksik.
Tıpkı gözlerindeki fer gibi...
Sana dair tüm beklentiler silik...
Kırmızının içinde boğduğum karanlıklarım
Ruhumu basacak diye uyuyamıyorum bu aralar.
Ellerimin cehenneminde büyüyen her bir ifrite
Sokakların seslerini belletiyorum,
Kulaklarımdaki çınlamanın habercisidir belki sevgisizlik.
Durağan günlerin, olağan kavgalarında
Duvarda parçalanan bir kadehin bıraktığı izden
Anlamlar çıkarmaya çalışacak kadar depresifim
Ve
Jiletlenen bir köşebaşının
Gözlerine mıhladığım bakışların etkisindeyim,
Yani kendime sahtekar bakışlar yaratacak kadar kimsesiz.
Tanrı katından
Göç makamına derlediğim duaların gölgesinde
Bir yudum suya hasretlikler yazacak kadar çatlamış dudaklarım var
Ki bu susuzluktan mıdır bilmem
Kelimelerin gölgelerinden derlediğim tüm şiirlerim kafiyesiz.
Şimdi desen ki bu akşam neydi istediğin,
Duymak istemezsin
Suskunluğum içini parçalar
Çünkü ellerim görmeye dayanamayacağın kadar ümitsiz...
Kasım'2009 Aydın...
Aylin Başdemir